top of page

İş Hukuku’nda Rekabet Yasağı ve Aykırı Davranışın Sonuçları


1. Genel Olarak


İşçinin, işverene bağlı olarak çalışmakta iken onun mesleki ve ticari sırlarını, üretim formüllerini, satış ve pazarlama stratejilerini öğrenip iş sözleşmesinin devamında veya sona ermesinden sonra aynı veya benzer işi yaparak, işveren ile rekabet içerisine girmesi olasılığı bulunmaktadır. İşveren böyle bir olasılıktan dolayı işçi ile bir anlaşma yaparak, ileride kendisiyle rekabet edilmemesini sağlayabilme imkânına sahiptir.


Türk Borçlar Kanunu’nun 444. maddesinin birinci fıkrasına göre


“Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.”


2. Koşulları


  • İşçinin Müşteri Çevresini ve Üretim Sırlarını Bilmesi Gerekir


Türk Borçlar Kanunu’nun 444. maddesinin ikinci fıkrasına göre


“Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”


Buna göre, iş sözleşmesinin konusu olan iş için işçi ile işveren arasında bir rekabet ilişkisinin bulunması olasılığı gerekir. Örneğin, bir içeceğin ne şekilde üretildiğini, imal edildiğini, yüzde kaç hammadde konulduğunu vs. öğrenen işçinin aynı üretim ve imalatı başka bir yerde yapmaması amacıyla, işveren ile bu işçi arasında rekabet yasağı anlaşması yapabilir. Bu anlamda elektronik sistemler, iş organizasyonu gibi haller de iş sırrı olarak nitelendirilmelidir.


Tüm bunların yanı sıra, aynı zamanda öğrenilen bilgilerin ve iş sırlarının kullanılması, işverenin önemli bir zarara da uğrayabilmesini gerektirmektedir. Bu anlamda, işçinin söz konusu sırlara sahip olması ile işveren nezdinde oluşabilecek zararlar arasında uygun illiyet bağının bulunması şarttır. Hal böyle olunca, söz konusu zararlar, müşteri çevresini veya iş sırlarını bilmeden değil de salt işçinin kişisel yeteneği ve becerisinden kaynaklanabilecek nitelikteyse -örneğin bir doktorun veya avukatın çalıştırılması- bu durumda rekabet yasağı geçerli olmayacaktır.


  • İşçinin Fiil Ehliyetine Sahip Olması Gerekir


Rekabet yasağı sözleşmesi yapacak olan işçinin fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti bulunmaktadır. Bu anlamda işçinin fiil ehliyeti yoksa, rekabet yasağına ilişkin sözleşmeye yasal temsilcisinin izin vermiş olması veya sözleşmeyi bizzat yasal temsilcinin yapmış olması da rekabet yasağını geçerli hale getirmeye yetmeyecektir.


  • Rekabet Yasağı Yer ve Zaman ile Sınırlı Olmalıdır


Türk Borçlar Kanunu’nun 445. maddesine göre


“Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.


Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.”


Bu anlamda rekabet yasağı kapsamında işçinin iktisadi geleceği hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye atılamaz. Örneğin, işveren artık o işi yapmamasına rağmen zamanında yanında çalışan işçiyi o işi görmekten alıkoyamaz. Bir başka örnekte ise, iş yeri ve müşteri çevresi Antalya’da bulunan işverenin, işçinin Trabzon’da faaliyet göstermesini engelleyecek bir rekabet yasağı kararlaştırılması hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Diğer yandan, rekabet yasağı işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı bir şekilde tehlikeye düşürecek şekilde yer, zaman ve iş türü bakımından uygunluk göstermeyen sınırlamalar da içeremez.


Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2021 tarihli, 2019/4878 Esas, 2021/2668 Karar sayılı kararında


“Borçlar Kanunun 349'uncu maddesinde ise, rekabet yasağının işçinin iktisadi geleceğini tehlikeye düşürmemesi için süre, yer ve işin türü bakımından duruma göre sınırlandırılması gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre süre, yer ve işin türü bakımından sınırlandırılmış olmadıkça rekabet yasağı geçerli olmayacaktır. Sınırlamaların işin ve hatta işçinin niteliğine göre belirlenmesi gerekir.


Dairemizce, Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönünden öngörülen düzenlemelere geçerlilik tanınmamıştır. Ancak yabancı uyruklu olup çalışma hayatının çoğunu Türkiye dışında geçirmiş bir işçi bakımından rekabet yasağının ülke sınırları ile belirlenmesi mümkün olabilecektir. Yine, il sınırları ya da belli bir bölge ile sınırlandırma, işin niteliğine göre yerinde görülebilir.

Süre konusunda da en fazla bir ya da birkaç yılı aşmayacak şekilde rekabet yasağı öngörülebilir. Aksi durum işçinin ekonomik anlamda yıkımına neden olabilecektir.

Rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığı net biçimde belirlenmelidir. Özellikle şirketlerin ticaret siciline kayıt sırasında faaliyet alanlarının geniş tutulduğu ülkemizde, işçinin bütün alanlarda çalışmasının sınırlandırılması mümkün olmaz. İşçinin işverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir.”


İfadelerine yer verilerek, konu ele alınmış ve rekabet yasağının kapsamının tüm ülke şeklinde geniş tutulmasının hukuken geçersiz olduğuna işaret edilmiştir.


Hâkim, böyle durumlarda yahut aşırı görülen rekabet yasağını, tüm durum ve koşulları göz önünde bulundurarak, kapsam veya süre bakımından da sınırlayabilir. Yine rekabet yasağının süresi, özel bir içeceğin formülünü bilen özel işçiler gibi örneklerin oluşturduğu özel durum ve koşullar hariç olmak üzere, iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren iki yılı aşamaz.


  • Rekabet Yasağı Anlaşmasının Yazılı Şekilde Yapılmış Olması Gerekir


Rekabet yasağı sözleşmesi yazılı şekle tabidir. Bu yazılılık koşulu geçerlilik koşulu olup sözlü bir rekabet yasağı sözleşmesi hukuken geçerli değildir. Yine yazılılık koşulunun bir diğer görünümü de yazılı anlaşma içeriğine aykırı olarak yapılan sözlü anlaşmaların geçersizliğidir. İş sözleşmesi yazılı şekilde yapılmamış olsa dahi rekabet yasağı sözleşmesinin mutlaka yazılı şekilde yapılması gerekir. Yazılılık koşulu, ayrı bir yazılı metin ile yahut iş sözleşmesine konulacak maddeler ile sağlanabilecektir.


3. Rekabet Yasağına Aykırı Davranışın Sonuçları


Yukarıda sayılan koşullar çerçevesinde kararlaştırılan rekabet yasağı kapsamında işten ayrılan işçi, sözleşmede öngörülen yer ve zaman sınırları içinde o işi göremez veya meslek sırlarını başkaları ile paylaşamaz.


Türk Borçlar Kanunu’nun 446. maddesine göre


“Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.


Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.


İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir.”


Bu anlamda işverenin uğradığı zararın tespiti çok güç olduğu için genellikle sözleşmelere ceza koşulu konulmaktadır. Zira ceza koşulu kararlaştırılmışsa herhangi bir zararın ispat edilmesi gerekmemekte, herhangi bir zarar oluşmasa da bu ceza koşulu miktarının ödenmesi gerekmektedir.


İş sözleşmeleri ve iş ilişkileri için kararlaştırılan ceza koşuluna ilişkin olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesine göre


“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.”


Her ne kadar yalnızca işçi aleyhine konulan ceza koşulu hukuken geçersizse de yüksek mahkeme kararları ile bunun birtakım istisnaları bulunmaktadır. Bunların en bilinenleri eğitim giderleri ve rekabet yasağına ilişkin konulan ceza koşullarıdır. Bu durumda, yalnızca işçi aleyhine rekabet yasağı kaynaklı ceza koşulunun kararlaştırılması durumunda, diğer şartların da sağlanması halinde, ceza koşulu geçerliliğini koruyacaktır.


Rekabet yasağı ihlalinden kaynaklanan zarar miktarının, ceza koşulu miktarını aşması durumunda işçi, aşkın zararı da ödemekle yükümlüdür. Ancak bu durumda aşkın zararın ve işçinin kusuru bulunduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Rekabet yasağı kaynaklı bir ceza koşulunun öngörülmemiş olması halinde ise, yalnızca işçinin kusuru ve uğranılan zarar ispatlanarak işveren nezdinde oluşan zararların tazmini söz konusu olabilecektir. Bu noktada işveren, dilerse dava yoluyla dilerse de icra takibi yoluyla hak talebinde bulunabilecektir. ("İş Hukuku'nda Ceza Koşulu ve İbraname" başlıklı yazımızı incelemek için tıklayınız.)

4. Rekabet Yasağının Sona Ermesi


Türk Borçlar Kanunu’nun 447. maddesine göre


“Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.


Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.”


Örneğin, işverenin artık ticari faaliyet göstermemesi yahut o iş kolunda faaliyet göstermemesi gibi hallerde rekabet yasağının sürdürülmesinde bir yarar olmayacak ve rekabet yasağı işçi bakımından ortadan kalkmış sayılacaktır. Yukarıda da belirtildiği üzere, işçinin ceza koşulunu ödemesi de ceza koşulunun ortadan kalkması sebebidir. Bunun yanında, yasal sınırları aşan rekabet yasağı şartı, hakim tarafından yasal sınırlara çekilebileceği gibi bu şekilde bir hafifletme işçi açısından faydasız kalacaksa, bu gibi durumlarda ve müşteri çevresinin tanınmasına veya sırları bilmesine imkân yoksa tamamen de kaldırılabilir.


Yine iş ilişkisinin, İş Kanunu’nun 25. maddesinde yer alan haklı nedenler olmadan işveren tarafından, yani haksız olarak, feshedildiği yahut işçi tarafından, İş Kanunu’nun 24. Maddesinde sayılan haklı nedenlerle iş sözleşmesinin feshedildiği hallerde de rekabet yasağı ortadan kalkacaktır.


Konu ile ilgili olarak detaylı bilgi almak için bizlerle iletişime geçebilirsiniz.


Saygılarımızla.


ÖRNEKERKOÇAK DANIŞMANLIK & DAVA & ARABULUCULUK

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page